Karabük

Türkiyeyi sizler için dolaşıyoruz ve her gittiğimiz il'de topladığımız bütün bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağız
Cevapla
Kullanıcı avatarı
MeteHAN
Site Admin
Mesajlar: 266
Kayıt: 16 Kas 2006, 21:13

Karabük

Mesaj gönderen MeteHAN » 17 Kas 2006, 20:05

KARABÜK ADININ KAYNAĞI
Karabük adını, üzerinde yaşadığı coğrafi ortamdan almıştır. “Kara” ve “Bük” sözcükleri, kara çalılık yer anlamında, Karabük adının oluşumuna kaynaklık yapmıştır. Bu topluluklarda yaşayan Türkmen toplulukları, Karabük cemaati adını bu biçimde almışlardır. Türkiye’de 14 yer ve mevki adının bugün Karabük şeklinde geçmesi, cemaatlerin bu topraklardan diğer yerlere göç ettiği görüşünü kuvvetlendirmektedir

TARİH ÖNCESİ DÖNEMDE KARABÜK VE ÇEVRESİ
Karabük ve çevresinde, yörenin yazısız kültür dönemini aydınlatacak çok sayıda höyük ve tümülüs olmasına karşın, bilimsel anlamda herhangi bir arkeolojik kazıya konu olmaması bu konudaki açıklamalarda bir bilgi boşluğu yaratmaktadır. Ancak, Ovacık ve Eskipazar ilçelerinde yapılan arkeolojik yüzey araştırmalarına bakılacak olursa, Karabük ve çevresinin en eski yerleşmesi Eskipazar İlçesindeki “Yazıboy” köyüdür. Burada bulunan bir höyüğün, ilk Tunç Devri (M.Ö.2500) olarak yerleşmeye konu olması, İl sınırları içinde Eskipazar’ın önemini artırmaktadır.
İLKÇAĞ'DA KARABÜK VE ÇEVRESİ
İlkçağda Karabük, Hititlerden başlamak üzere Frig, Helenistik Krallıklar ve Roma döneminde geniş çaplı olarak yerleşmeye konu olmuştur. Karabük’ün, Hititler döneminde yerleşmeye konu olan İlçesi; Eflani’dir. Hitit metinlerinde kentin en eski adının Haluna (Yün) olarak geçtiği bilinmektedir. Ovacık’ın Kışlaköy’ü, Frigler döneminde yerleşmeye konu olmuştur. Burada bulunan Hesem Değirmeni’nin kapısındaki yapı taşının Frigler dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Helenistik Krallıklar döneminde özellikle Eflani, yerleşmeye konu olmuştur. Helenistik Krallıklardan Bitinler, Roma’nın Batı Karadeniz Bölgesini (Paflagonya) ele geçirmesini önlemek için Eflani’de üs oluşturulmuş ve bölgenin savunmasını buradan gerçekleştirmişlerdir (M.Ö.70). Eflani’nin tarihte bilinen ikinci adı Bitinya Kralı Nikomedes’in oğlu Phylomenes’ten dolayı, “Phylomenes Yurdu” olarak bilinmektedir. İlkçağın son Devleti olan Roma, M.Ö.1, yüzyılda Anadolu’ya girince önem verdiği yerlerden birisi de Batı Karadeniz Bölgesi olmuş, bölgenin ormanları ve madenlerini emperyalist bir politika izleyerek kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı bilmiştir. Roma’nın bu amaçlarla Karabük İli sınırları içinde kurduğu en önemli kentler Eskipazar sınırları arasında yer almaktadır. Bunlar, Hadrianapolis ve Kimistene adı ile anılan yerleşme alanlarıdır. Bunun yanısıra Karabük’te Bürnük Köyü, Üçbaş Köyü, Bulak Köyü; Ovacık’ta Pürçükören Köyü, Roma Dönemi kalıntıları ile adeta tarihi tanıklık yapmaktadırlar.


MALAZGİRT SAVAŞI ÖNCESİ TÜRK YERLEŞMESİ
Türkler, 1071 Malazgirt Savaşı öncesinde de Anadolu’ya değişik amaçları gözeterek gelmişler ve yerleşmişlerdir. Özellikle, Kuzey Türklüğü olarak tarihte bilinen bu Türk kitleleri içinde Oğuzlar olduğu gibi Kıpçak, Peçenek gibi diğer Türk kavimleri yer almaktadır. Daha sonra çeşitli nedenlerle Bizans’ın emrine giren bu Türk kavimleri, bu devletin izlediği iskan siyaseti, Anadolu’nun çeşitli kısımlarına yerleştirilmişlerdir. Yer adlarından (Toponimi) yola çıkarak yapılan yorumlamalar sonucunda Eskipazar’da Tamışlar Köyü’ne adını veren Tamış, Bizans’ın emrinde bir Oğuz Beyi olup, saptamalara göre, Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu ordusuna karşı savaşırken, giysilerde kullanılan renk ve dil benzerliklerinden dolayı kısa zamanda saf değiştirmiş, Selçukluların tarafına geçmiştir. Malazgirt Savaşı öncesinde yöremizde görünen ve yerleşen ikinci Türk kavimi Kıpçaklar oldu. Kıpçaklar kitleler halinde Safranbolu ile Eflani arasındaki topraklara yerleşmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet, XV. Yüzyılın ikinci yarısında Amasra’yı fethedince, kentte bulunan Cenevizlileri İstanbul’a gönderirken, Eflani’de yaşayan Kıpçakları da Amasra kentine sürmüştür. Bugün Amasra’da özellikle ağaç işlemeciliğinde çok ünlü olan bu insanlar, Kıpçak Türkleri’nin torunlarıdır. Kıpçak lehçesi ile ilgili araştırma yapacaklar için Eflani-Bartın arası ve Amasra bu açıdan önemli araştırma malzemesi sunmaktadır.


ANADOLU SELÇUKLULARI, BEYLİKLER VE
OSMANLILAR DÖNEMİNDE KARABÜK VE ÇEVRESİ
1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu, hızlı bir biçimde Türkleşme süreci içine girdi. Kuzey Batı Anadolu’nun ilk kez Bizans’ın elinden alınması Danişmend soyundan gelen Emir Karatekin tarafından 1084 tarihinde gerçekleştirilir. Ancak, Bizans bu toprakları, Türklerden geri alır. Karabük’ün en önemli tarihi kentlerinden olan Safranbolu (Dadybra), Selçuklular zamanında, II. Kılıç Arslan’ın oğlu, Ankara Meliki Muhiddin Mesud tarafından 1196 tarihinde Bizans’ın elinden alınır. Bu durum bölgenin kısa zamanda Türkleşme sürecini gündeme getirir. Bizans Köylüsü, Türk yönetimini bir kurtarıcı olarak karşılar. Vergi verme koşuluyla Kıranköy (Safranbolu) kesimindeki topraklarda oturmalarına izin verilir. Karabük’teki yerleşim alanları Beylikler döneminde de çeşitli yerleşmelere konu olur. Eflani, bir ara Temlik olarak Candaroğulları tarafından, İlhanlılar adına yönetilmiştir. Hatta, Candaroğulları Beyliği’nin kurucusu olan Şemseddin Yaman Candar’ın mezarının Eflani’de olduğu zannedilmektedir. Safranbolu, 1326 tarihlerinde Candaroğlu Süleyman Paşa’nın oğlu Ali Bey idaresinde bir yerleşim alanıdır. Safranbolu, Candaroğulları tarafından, burada 1280 tarihinde kurulduğu sanılan ve Gerede’ye kadar sınırları uzanan Zalifre Türk Beyliği’nin Çobanoğulları Beyliği’nin soyundan gelen Muzaffer Yavlak Arslan’ın çocukları ya da komutanlarından biri tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Karabük bir köy olarak, eldeki belgelere göre Candaroğlu zamanında kurulmuştur. Bu köy, Candaroğlu Kötürüm Beyazıd ve oğlu Süleyman Paşa zamanında Arif Şeyh adlı bir kimseye dinle ilgili hizmetleri yerine getirmek üzere, Devletşah Divanı’nda bulunan gelirlerine vakfedilmiştir. Karabük ve Çevresi, 1416 tarihinde Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmet zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bundan önce Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin silah arkadaşlarından ve Orhan Bey’in emrinde gaza ve cihad faaliyetlerinde bulunan Hıdır Bey ile adını Eflani’den alan Eflagun Bey, Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa ile birlikte Bolu-Eflani arasındaki toprakları, yaklaşık olarak 1354 tarihinde Osmanlı topraklarına kazandırmışlardır. Safranbolu’da Hıdırlık Tepesi ve mevkinin bulunması, o günlerin anısını canlandırır gibidir. Karabük ve çevresi, Osmanlılar döneminde sakin bir süreç yaşamasına rağmen, Osmanlı tarihinin Anadolu’da önemli sorunlarını içeren Celali İsyani, Ayanlık mücadelesi, çeşitli adlarla anılan mütegallibelerin baskısına maruz kalma gibi durumları yaşamıştır. Yörenin Celali İsyanlarından etkilenen yerleşim alanı, XVII. Yüzyılın başlarında Yenice olur. Adeta burası, insanlar tarafından, karışıklıklara dayanılamayıp terk edilir. Yörenin ayanlık mücadelelerine konu olan ilçesi Safranbolu’dur. Bu açıdan tarihe adını yazdıracak kadar önemli olmuş ayanların en ünlüleri Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa (XVIII. Yüzyılın ikinci yarısı), XIX. Yüzyılda Viranşehir Sancağı mütesellimliği görevinde bulunmuş olan Hasançavuşoğlu Hüseyin Ağa’dır. Bu arada, Safranbolu’ya bir ara adını veren Bulak’lı Benderegli Emin Ağa’yı da unutmamak gerekir. XIX. yüzyılın ikinci yarısına doğru Karabük ve çevresi (Viranşehir Sancağı) Kastamonu’da başlayıp, merkeze doğru gelişme gösteren, amacı, Anadolu dönemin merkeze karşı ayaklanmış valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın nüfuzunu artırmaya çalışan “Tahmisçioğlu İsyanında”, Osmanlı Sultanı II. Mhamud’un tarafını tutmuş ve bu isyanı merkez adına önlemeyi bilmiştir. Tarihsel belgeler özellikle Safranbolu temel alındığında, ki bu kent Bizans döneminde de etkili bir kale olarak önemli bir konumda idi. Bu önemini Osmanlılar zamanında da korudu. Safranbolu’nun (Taraklıborlu) İstanbul ile olan ilişkisi, bazı Safranboluluların Saray’da görev yapmaları, önemli mevkilere gelmeleri ile önemli boyutlara taşındı. Kazasker Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) ile Sadrazamlık yapan İzzet Mehmet Paşa, bunlardan sadece ikisidir. Karabük ve çevresi, Bizans döneminde, yönetimsel örgütlenmede Pafgonya eyaletinin (Tem’inin) sınırları içerisinde bulunuyordu. Osmanlılar zamanında ise, Anadolu Eyaleti’nin sınırları içerisinde Bolu Sancağı’nı oluşturan 16 nahiyeden ikisi olan Tarsklıborlu ve Viranşehir nahiyeler sınırları içinde kalıyordu. 1694 tarihinde Bolu Sancağı, yönetimsel zorluklar ve vergi toplama kaygısı nedeniyle kaldırıldığında, Karabük ve çevresi, yeni oluşturulan Viranşehir Voyvodalığına bağlanmıştır. Voyvodalık 1811 tarihinde kaldırılıp Viranşehir Sancağı kurulduğunda da, sancak merkezi Taraklıborlu (Safranbolu) olanak idari teşkilatlanmada yerini almıştır. Oluşturulan Viranşehir Sancağına bağlı bu dönemde 21 kaza bulunuyor. Sancak, gelişen süreç içinde, 1811-1841 tarihleri arasında Ankara Müşirliği’ne, 1841-1846 yılları arasında Bolu Müşirliği’ne, 1846-1870 yılları arasında da Kastamonu Vilayeti’ne bağlı olarak yönetilir. 1870 tarihinde kabul edilen, “İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi” gereği, Viranşehir Sancağı kaldırılır ve sancak merkezi olan Safranbolu kaza olarak, Kastamonu vilayetinin merkez sancağına bağlanır. T.C. Devleti’nin 1927 tarihinde yeni yönetsel düzenlemesinde ise Safranbolu, Zonguldak vilayetinin bir kazası olur.

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE KARABÜK VE ÇEVRESİ
Milli Mücadelede Karabük ve çevresindeki olaylar yörenin en önemli kenti olan Safranbolu ekseninde gelişmiş ve bu yönüyle tarihe damgasını vurmuştur. Milli Mücadele yıllarında yöreyi, düşman işgaline uğramamış olmasına karşın iki olay rahatsız eder. Bunlardan biri, Eğr’i Ahmet Olayı, diğeri ise 13 Nisan 1920’de I. Düzce Ayaklanması’nın devamı biçiminde Safranbolu’da yaşanan, eskilerin kullandığı ifadeyle söyleyecek olursak “Dayıoğlu Olayı”dır. Bunlardan Eğr’i Ahmet, o zamanlar Çerkeş kazasına bağlı olan Ovacık bucağı nüfusuna kayıtlı bir kişi olarak, yörede 1916-1925 tarihleri arasında eşkiyalık yapmış, Safranbolu’dan Araç istikametinde Kastamonu’ya giden Posta Arabası soygunu olayına karışmış, 19 kişilik çetesi ve Kırkkanat lakabıyla anılan atıyla yörede nam salmıştır. Özellikle bazı devlet memurlarıyla olan ilişkisi ve yörede yoksul halkı koruması gibi nedenlerle uzun zaman yakalanamadı. Dayıoğlu Olayı’nda isyancıların yanında yer alarak, isyancıların askeri şefi oldu. İsyan başarısızlıkla sonuçlanınca da isyana katılanları cezalandırırcasına onları yolda soydu, paralarını almaktan çekinmedi. Nihayet Kumandan Zeki Bey tarafından yaralanmış ve Iğdir bucağında, yaralı olduğu halde bir köylü tarafından öldürülmüştür. I. Düzce Ayaklanmasına bağlı olarak hareket eden ve kendisine Hilafet Ordusu süsü veren Geredeli Dayıoğlu İbrahim Ağa, 23 Nisan 1920 tarihinde Safranbolu’yu basmış ve kenti isyana teşvik etmiştir. Dayıoğlu İbrahim Ağa, amacının, buradan ve çevreden topladığı kuvvetlerle, Kastamonu’yu basmak, Ankara’dan olan ulaşımı ve silah sevkiyatını kesmek olduğunu açıklamasına karşın, birliklerinin derme çatma kuvvetlerden oluşması gibi nedenlerden dolayı başarısızlığa uğramış, asiler Toprakcuma’da Yoraf’ın Hanı denilen yerde bulunurken, Kastamonu’dan askeri birliklerin hızla Safranbolu istikametine doğru ilerledikleri haberi üzerine, dağılmış ve amacına ulaşamamıştır. Milli Mücadele’de Safranbolu’da Dayıoğlu Olayı’ndan (23-24 Nisan 1920) hemen sonra, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Dr. Ali Yaver (Ataman) ve arkadaşları tarafından kurulmuştur (27-28 Nisan 1920). Kastamonu’da yayımlanan Açıksöz Gazetesi, bu cemiyetin kurulduğunu 3 Mayıs 1336 tarihli nüshasında kamuoyuna duyurmuştur. Kuşkusuz bu cemiyetin kurulmasında, daha önce Safranbolu’da Eczacı Mehmet Hidayet Bey (Derman) tarafından 23 Ocak 1920’de kurulu bulunan ve amacı kimsesiz ve yoksul çocukların okutulması olan, Muin-i Maarif Derneğinin büyük rolü olmuştur. Cumhuriyet’e giden süreç içinde Safranbolu, Milli Mücadele yıllarında 8 Kasım 1920 tarihinde TBMM’ye bağlı olarak kurulan düzenli ordu birliklerinin Yemeni ihtiyacını karşılamıştır. Ayrıca Lozan Konferansı’nda Türk ve Rum nüfusun mücadelesi (değiş-tokuş) söz konusu olduğunda, Safranbolu Rumları, kendilerinin Fener Rum Ortodoks Kilisesi ile ilgilerinin olmadığını Türk Ortodoks Kilisesi’ne bağlanmak istediklerini gündeme getirmişlerse de Lozan Antlaşması gereği Yunanistan’a gitmekten kendilerini kurtaramamışlardır. Kendilerinin Hristiyan Türk olduklarını iddia etmişlerdir ki, bu konu gerçekten Türkiye Tarihi’nin çok geniş araştırılmaya tabi tutulması gereken konuları arasında önemini korumaktadır.


CUMHURİYET KENTİ KARABÜK
Candaroğulları zamanında, Kapullu özü (bügünkü Kapullu Köyü) ile varlığına tanık olduğumuz Karabük Köyü, kent olarak varlığını Cumhuriyet’e borçludur. Cumhuriyet’in sanayileşme programı çerçevesinde bir ağır sanayi kenti olarak 3 Nisan 1937 tarihinde Demir Çelik Fabrikasının temelleri ile Karabük’ün de bir kent olarak kuruluşunun temelleri atılmıştır. Karabük, Türkiye’nin ilk ağır sanayi işletmesinin temelinin atıldığı bir kenttir. 1933 yılında kabul edilip, 17 Nisan 1934 tarihinde eyleme konulan ilk beş yıllık kalkınma programının, devletçi ekonomi siyaseti ile birlikte gerçekçi anlamda uygulandığı ilk kent Karabük’tür. Karabük, 1963-1970 yılları arasında ekonomik açıdan en parlak, sosyal ve kültürel açıdan en hareketli günlerini yaşamıştır. 1980’li yıllardan sonra, hükümetlerin özellikle liberal ağırlıklı ekonomik politikalar izlemeleri sonucunda, ekonomisini sadece demir ve çelik üretimine bağlayan kentte, tek bir sektöre bağlılık sorun yaratmaya başlamıştır. 1990’lı yıllarda yaşanan 137 günlük işçi grevinden sonra Demir Çelik Fabrikası sürekli kriz içine sürüklenmiş, nihayet Demir Çelik Fabrikası, 1995 yılında üyelerinin büyük çoğunluğunu işçilerin oluşturduğu Kardemir A.Ş.’e devredilerek özelleştirilmiştir. Bu özelleştirilme biçimi, ilk defa özelleştirme tarihine, “Karabük biçimi özelleştirme” şeklinde geçmiştir. 1996 tarihinde kent ekonomisi tekstil alanına kaymış, 2000 yılında Organize Sanayi Bölgesi’nin hizmete girmesi ile de kentte yeniden bir ekonomik canlılık yaratma fonksiyonu hızlandırılmaya çalışılmıştır.


Ören Yerleri

Mağaralar:
Hızar Mağarası: İlçe Merkezine 7 km mesafede olup, İlçeye gezmeye gelen yerli ve yabancı turistlerin uğradığı yerlerden biridir. Dünya Mağaracılık Literatürüne giren mağara, araştırmacılarında ilgi odağı haline gelmiştir.

-Piknik alanları :

-Gürleyik Orman İçi Piknik ve Dinlenme Alanı doğayla bütünlleşmek ve piknik yapmak isteyenler için eşsiz bir yerdir.

YENİCE

-Yaylalar ve Piknik Yerleri :

-Fındık Altı Dinlenme Tesisleri : İncedere Orman Şefliği sınırları içersinde olup, İlçeye 17 km mesafededir.

-Gökpınar Dinlenme Tesisi :Kavaklı orman serisi içinde Gökpınar Yaylası olarak adlandırılan orman zirvesinde yer alır. 4 hektarlık bir alanın Arberatun (Açık Hava Orman Müzesi) sahası olarak tescil edilmesiyle genellikle ormancılık alanında araştırma yapan bilim adamlarının dikkatini çekmekte ve burada her yıl ormancılık alanında bilimsel çalışmalar yapılmaktadır.

-Göktepe Tabiat Parkı :Geleneksel Zümrüt Yenice Göktepe Şenliklerinin yapıldığı Göktepe Tabiat Parkı (Göktepe Yaylası) Yenice’nin en güzide ve halk tarafından yaz ayları boyunca dinlenmek ve piknik yapmak üzere tercih edilen orman içi sayfiye yeridir. İlçe merkezine 9 km mesafededir.

-Yaylalık Dinlenme Tesisleri :Yenice orman sınırlarının içinde yer alan araştırma ormanının Salavat Tepe serisinde yer alan Orman Bakanlığı tarafından 14 yataklı bir otel inşaatı tamamlanmak üzeredir.

-Acısu : Böbrek ve romatizma hastalarının şifa niyetine kullandıkları acısu kaynaklarından en bilineni Sarıot orman bölgesinde Yenice’ye 30 km mesafededir.

Şeker Kanyonu:

Karabük Yenice Karayolunun 3. kilometresinde yer alan Şeker mevkiinden başlayan kanyonun toplam uzunluğu 6.5 kilometre olup 2 kilometresinden yol geçmekte ve sonra 4.5 km kanyoning yapmaya uygun bir alandır. Bu alanda yer yer zorlu geçişler ve daralmalar vardır, bazı yerlerde yüzmek zorunlu hale gelmektedir. Kanyon yüksekliği 100 metreden başlayıp 250 metreye kadar yükselmektedir. Kanyonun kayaları kaya tırmanışları için uygun bir yapıya sahiptir.

Yaban Hayatı ve Avcılık :

Yenice Ormanları ve Hayvan Türleri :

Geyik, Karaca, Vaşak, Yaban Kedisi türleri bulunmaktadır.

Yenice Ormanlarında Tropik bölgeler dışında dünyada pek az ormanda gürülecek kadar çok sayıda ağaç türü bir aradadır. Ormanların üst katını oluşturan altı ağaç türüne ara ve alt tabakada karışıma giren otuz ağaç türü ve çalı türü eşlik eder. Ayrıca dere boylarında güneye bakan kurak yamaçlarda yol ve hendek kenarlarında rutubetli ve gölge yerlerde onaltı ağaç ve çalı türü bulunur. Yenice ormanları gerçekten bir ağaç müzesidir. Ağaç türü zenginlikleri ile ünlü Yenice ormanlarında bilinen ağaç türleri şöyledir : Uludağ Göknarı, Doğu Kayını, Sarı Çam, Kara Çam, Camiyanı Karaçamı, Kızıl Çam, Istranca Meşesi, Virgiliana Çınarı, Ceviz, Diş Budak, Kızıl Ağaç, Türk Fındığı, Porsuk, Kayacık, Yabani Kiraz, Gümüşi Ihlamur, Adi Ihlamur, Kuş Üvizi, Yalancı Çınar Yapraklı Aka ağaç, Çınar Yapraklı Aka Ağaç, Keçi Söğüdü, Şimşir, Kızılcık, Ahlat, Koca Yemiş, Kontus Defnesi, Akça Kesme, Kurt Bağrı, Erguvan ve Jasminum.

Yenice Ormanlarının çok çeşitli ağaç türlerinin yanısıra bazı ağaçların olağanüstü çap ve boya ulaşan örneklerinin (Anıt Ağaçlar) oluşu ve zengin bir yaban hayatı potansiyelinin bulunuşu ile eşsiz bir eko sistem özelliği göstermektedir. Bu eko sistem içersinde tipik, nadir ve tehlikeye maruz birçok bitki ve hayvan türü bulunmaktadır.

Yenice Ormanlarındaki bir çoğu anıtsal boy ve çaplara ulaşmış ağaç türleri ve sahip olduğu yaban hayatıyla beraber içinde barındırdığı gümrah ormanları ve bu ormanların oluşturduğu oksijen kuşağında önemli bir Turizm bölgesi olmaya adaydır.


Turizm

sahiptir. İlimizin Ankara ve İstanbul gibi metropol kentlere olan yakınlığı turizm açısından avantaj olarak kabul edilmektedir. İlimiz merkez ilçesinde bulunan Sorgun Yaylası, Avdan Yaylası ve Keltepe gibi yerlerde doğa sporları, atlı yürüyüşler, çadırlı kamp, tırmanma, dağ bisikleti ve doğa yürüyüşleri yapılabilmektedir. Diğer taraftan Bulak Köyünde bulunan Mencilis Mağarasının turizme açılma çalışmaları devam etmektedir. Mağara turizme açıldığında önemli bir turizm merkezi olacaktır.
İlçemiz Safranbolu’nun geleneksel Türk Evlerini korumadaki başarısıyla 1994 yılında Unesco tarafından Dünya Miras Listesine alınmasıyla İlçemizde hızla gelişen kültür turizminin yanında çevresinde bulunan tabiat varlıkları ve doğal güzelliklerininde turizme açılmasıyla turizminde çeşitlendirmeye gidilebilenecektir. Sarı çiçek Yaylası, Uluyayla, Kirpe Kanyonu, Hızar Mağarası, Hacılarobası Köyü Kaya mezarları gibi yerlerde ilçemiz turizminde önem kazanmaktadır.

Eskipazar ilçemizdeki Çetiören piknik ve mesire yerinin eşsiz doğal güzellikleri ziyaretçilerini beklemekte olup, Hadri Anapolis antik kentinin turizme açılmasıyla da ilimiz turizmi önemli bir aşama yapması beklenilmektedir.Diğer taraftan Yenice ilçemizde orman denizi olarak adlandırılan mevkinin turizme açılması özellikle fotoğraf sanatçıları ve amatör fotoğrafçıların ilgisini çekecektir. Yine Yenice ilçemizdeki Şeker kanyonunda bulunan zor geçişler macera arayan ve kanyon yürüyüşü yapmak isteyenlerin geleceği yer olacaktır. Eflani İlçemizdeki göletler çadır ve kamp turizmi, olta balıkçılığı, Ovacık İlçemizdeki Boduroğlu Yaylası gezi ve dinlenme amaçlı kullanımlar için İlimizin turizm potansiyeli içinde yer almaktadır.

İlçelerde Turizm Potansiyeli

MERKEZ İLÇE

Yaylalar : İlimiz; yaylaları, zengin ormanları, florası ve faunası olan üstün peyzaj görüntüleri, şifalı otları açısından birer turizm cennetidir. Bol oksijenli serin ve temiz havada sağlıklı yaşam için yürüyüş yapmak kırsal kesimde yaşayan insanlarla kısa bir süre bir arada yaşamak, çadır kurmak meydan ateşi çevresinde oturup sohbet etmek, yaban hayvanlarını yaşadıkları doğal ortamda izlemek ve görüntülemek, bitki türlerini incelemek insanlara farklı bir atmosfer sunduğundan yaylalarımız giderek artan bir ilgi görmektedir. Atlı doğal gezileri , bisiklet turları teraking gibi daha bir çok aktivite yayla turizmi çerçevesinde geliştirilebilir. Merkez ilçemizde Avdan Yaylası, Sorgun Yaylası, Dede Yaylası, Büyük Düz Yaylası, Küçük Düz Yaylası, Çakırören Yaylası, Küçük Yayla, Bostancık Düzü Yaylası ve Arıcak Yaylası bulunmaktadır.

-Dağcılık : İlimizin coğrafi yapısında dağlık ve ormanlık alanlar önemli yer kaplamaktadır. Dağlarımız dinlenme ve dağ sporları yapmaya uygundur.

Keltepe (1999 m), Yörük Yayla Tepe (1758 m), Tarakçı Tepe (1714 m), Kuyruk Kaya Tepe (1704 m), Kuru Doruk Tepe (1744 m) ve Mantar Tepe (1736 m) önemli dağlarımızdır.

Keltepede doğa yürüyüşü, tırmanma yapılabilecek dağ sporlarıdır.

-Mağaralar : Merkeze bağlı Bulak Köyünde Dünya Mağracılık lütaratürüne girmiş bulunan mencilis mağarası bulunmaktadır. Mağaranın 2.5 km lik bölümü haritalanmış olup mağaranın 3.5 km uzunluğunda olabileceği tahmin edilmektedir. Kretase kireç taşından gelişen Mencilis Mağarası, hirdolojik olarak aktif bir mağaradır. Yer altı nehirleri, göletler, şelaleler ve kalkerlerle mağara araştırmacılarının ilgisini çekmektedir.

-Ormanlarımızın genel bitki örtüsü :

Sarıçam, karaçam, kızıl çam, göknar, kayın, gürgen, dışbudak, meşe, porsuk, şimşir, çırar, kavak, kızılcık, ahlat, yabani elma, söğüt, akça ağaç, kiraz, badem, yalancı akasya, ardıç, ıhlamur, ladin ve funda türleri bulunmaktadır.

EFLANİ

Piknik Yerleri :İlçede sulama amaçlı olarak yapılan üç adet gölet bulunmaktadır. Çevresi ormanlarla ve çeşitli bitki türleri ile çevrili olan göletler birer tabiat harikasıdır. Piknik alanları bulunmaktadır. Çadırlık kamp kurulup olta ile balık avcılığı yapılmaktadır.

Eşek düzü olarak anılan yerde piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Uluyayla aynı zamanda Safranbolu ilçe sınırları içersinde bulunmaktadır.

ESKİPAZAR

Yaylalar ve Piknik Yerleri :

-Çetiören Orman içi Piknik Yeri :Eskipazar İlçesine 10 km. mesafedeki piknik yeri, Batı Karadeniz İklim kuşağında yer almasından kaynaklanan çok zengin bir bitki örtüsüne ve yaban hayatına sahiptir. Asfalt bir yolla ulaşılabilen mesire yerinde masa bank gibi oturma yerleri , ocaklar, çeşmeler, WC, otopark , yağmur barınağı, altı yataklı misafirhane, 2500 kişilik anfi tiyatro şeklinde yağlı güreş alanı, seyir terası ve alabalık üretim tesisi bulunmaktadır. Eşsiz güzelliklere sahip dinlenme alanıdır. Her sene 17-18 Eylül de müzik ve yağlı güreş festivali düzenlenmektedir.

-Eğri Ova Piknik Yeri : İlçeye 25 km. mesafede Adiller Köyü Ulupınar Ormanlık alanında Eğriova Mevkinde 12.000.- M2 yüzölçümünde 5 m. derinliğinde Suni gölet bulunmaktardır. Masa bank tipi oturma yerleri,ocaklar çeşmeler bulunmakta olup, olta ile balık avı yapılmaktadır.Doğa yürüyüşleri ve çadırlık kamp için uygundur.

-Dede Yaylası : Kulat Köyü sınırları içerisinde bulunan yaylada Bahattin Gazi’nin türbesi bulunmaktadır. Yayla aynı zamanda Karabük Merkez sınırlarında da bulunduğundan, her sene Temmuz ayının son haftasında Karabük Merkez ilçesi tarafından Bahattin Gazi’yi Anma Günü düzenlenmektedir.

Yaban Hayatı ve Avcılık : Avcılar ve Atıcılar Derneği Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında sürek avcılığı düzenlemektedir. Bölgede bol miktarda yaban domuzu olup, az sayıda tilki, tavşan, ayı, keklik, çıran, kara tavuk, çulluk ve bıldırcına rastlanmaktadır.

Doğal Kaynaklar :

Akkaya (İmanlar Köyü) Termal Kaynağı : İlçenin doğusunda İmanlar Köyü yakınındadır. Kaynak bir yanı oldukça sarp olan kayalardan çıkmaktadır.Kaynak traventenler oluşturmuştur. Kaynağın sıcaklığı 25 derecedir. Birtakım hastalıklara iyi geldiği yöre halkı tarafından söylenmektedir.

Maden Suyu :İlçenin Güney Batısında 7,5 km. mesafede Beytarla mevkiinde bir dere yatağının yamacında kaynamaktadır.Isısı 22.5 derece olup bol gazlıdır. Hastalıklara iyi geldiğine inanılmaktadır.

Taş Ocakları :Zengin taş ocaklarına sahip olup, Anıtkabir ve TBMM ‘nin yapımında kullanılmıştır.

OVACIK

-Boduroğlu Yaylası :Bir doğa harikası olan yayla çadırlı kamp ve doğa yürüyüşüne uyğundur. Mesire yeri olarakta kullanılmaktadır. Temmuz ayının ikinci haftasında Boduroğlu Yayla Şenliği düzenlenmektedir.

SAFRANBOLU

Safranbolu’nun doğal güzellikleri ormanlar ve yaylalardan, kanyonlardan, mağaralardan ve yöreye özgü ürünlerden oluşmaktadır. Bölgenin yüzey örtüsü büyük ölçüde ormanlıktır. Hem geniş yapraklı hem ibreli ağaçların bir arada olduğu Safranbolu ormanları her mevsimde ayrı güzellikler oluşturmaktadır. Bölge ormanlarında sarı, kırmızı ve yeşilin tüm tonlarını görmek mümkündür. Yükselti farklılıkları bir yandan iklimi ve bitki örtüsünü değiştirirken, diğer yandan doğa sporları için uygun ortamlar yaratmaktadır. Sarı Çiçek, Ahmet Usta ve Uluyayla serileri orman güzelliklerinin yoğunlaştığı bölgelerdir.

Yoğun orman alanları ve coğrafi yükseltiler bölgede büyük yaylaların oluşumuna imkan sağlamıştır. Alçak kesimlerde yaşayanlar yazın sıcak dönemlerinde hayvanları ile birlikte yaylalara çıkmaktadırlar. Orman içlerindeki geniş meralar ve buralara yapılmış olan yayla evleri büyük güzellikler oluşturmakta ve yöreye gelenlerin ilgisini çekmektedir. Sarı Çiçek Yaylası ve Ulu Yayla yörenin en büyük iki yaylasıdır. Bölgenin Jeolojik oluşumu bir yandan uzun kanyonları diğer yandan uzunlukları kilometrelerle İfade edilen mağaraları meydana getirmiştir. Kanyonlar bulundukları bölgelerin arazi yapısını ilgi çekici kılmakta ve doğal güzellikleri oluşturmaktadır.

Yaylalar :

Sarıçiçek Yaylası : Yayla 1700 metre yükseklikte olup orman dokusu açısından oldukça zengin orman örtüsünün büyük çoğunluğunu ibreliler oluşturmaktadır. Yaylada terakkikatlı doğa yürüyüşü, doğa bisikleti ve çadırlı kamp kurulabilir.

Uluyayla : 1100 metre yükseklikte bulunan yayla yöre insanları tarafından yaz aylarında hayvan otlatmak amacıyla kullanılmaktadır. 6.5 Kilometre uzunluğunda 200 ile 300 metre genişliğinde düz ve geniş çayırlık alanlardan oluşmaktadır.Piknik alanlarının bulunduğu yaylada bir de gölet bulunmaktadır. Yayla sporcular için oldukça düz alanlara sahiptir.

-Kanyonlar :Bölgenin jeolejik oluşumu derin ve uzun kanyonları meydana getirmiştir. Kanyonlar bulundukları bölgenin arazi yapısını ilgi çekici kılmakta ve doğal güzellikler oluşturmaktadır. Yörenin belli başlı kanyonları İncekaya, Tokatlı, Düzce (Kirpe) ve Sakar Alan (Tekekurum) kanyonlarıdır.

Düzce (Kirpe) Kanyonu : Kanyonun Safranbolu gibi Dünya Kültür Miras Listesinde olan bir yöreye yakın olması hayli ilgi çekmektedir. Kanyon 3 km devam etmekte olup küçük çağlayanlar su göletleri ve doğal oluşumlarla bir tabiat harikasıdır.



Kuvayi_Milliye

Mesaj gönderen Kuvayi_Milliye » 21 Ara 2006, 15:15

sağol paylaşımın için...

İLAYDA
Mesajlar: 10
Kayıt: 26 Kas 2008, 17:15

Re: Karabük

Mesaj gönderen İLAYDA » 26 Kas 2008, 17:18

Benim güzel memleketim.

Jön TüRk
Çırak
Mesajlar: 24
Kayıt: 03 Ara 2008, 17:44

Re: Karabük

Mesaj gönderen Jön TüRk » 04 Ara 2008, 02:44

emeğinize sağlık...
Resim

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!

"Yandık" diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

Cevapla

“İl İl Türkiyemiz” sayfasına dön